Perşembe, Temmuz 19, 2007
Katı haldeki vücudumun erime belirtisi göstererek sıvı faza geçmesini ve bir türlü ara vermek bilmeyen üniversite hayatımı şiddetle, esefle, sukünetle ve bilimum sıfatla birlikte kınıyorum. Gözlerimin kapanmak için çabaladığı şu saatlerde ben, cumartesi olacağım vizeye çalışmamış olmanın verdiği vicdan azabı ve iliklerime kadar hissettiğim can sıkıntısıyla birlikte buralarda neler olmuş bakmaya geldim. Aslına bakarsak bayağı değişiklikler olmuş bu blog aleminde. Öncelikle büyüyen dev google buraya da el atmış, yeni icatlar çıkarmış başımıza. Mesela yazarken farkettim aşağıda bir kutucukta "blogger artık taslaklarınızı otomatik olarak kaydediyor" yazıyor. Vay anasını diyorum ama bir yandan da özel hayata karşı yapılmış bir saygısızlık olarak algılıyorum bunu. Belki ben yazıp yazıp silecektim birader, niye kaydettin ki yazdıklarımı! Bunun yanında insanlar azimle devam etmiş blog yazmaya, tabi herkes benim gibi maymun iştahlı değil :) Bu azmi gösteren minik kardeşlerimizi tebrik ederim.

Tatilin başlamasına 3 hafta kala hiç bir plan yapmamış olmanın verdiği rahatsızlık da şimdiden canımı sıkıyor. Özgür Willy değiliz ki, kafamızın estiğini yapalım. Gerçi bu yaz sağlam bir sinir katsayım var, gözümü karartıp daglara bayırlara vurabilirim kendimi. Son zamanlardaki manyak arkadaşlarımı gördükten sonra gençliğimizin değerini bilmemiz gerektiğini anladım bir kez daha. Zaten ufalıp da cebe girecek yaşı geçtik, elimize doğan küçükken peşimizden ayrılmayan çocuklar bile büyüdü. Teyzeler, amcalar da saygıyla karşılıyor artık beni, yanımıza yaklaşırken mehter takımı gibi hareket ediyorlar korkudan :) Eşşek kadar olduk vesselam..Şimdiden doktora veya master için bir şeyler düşünmem lazım. Hayat zor pek zor azizim..

Ara ara uğramak dilegiyle sizleri kendinizle baş başa bırakıyorum. Kardeş kardeş yazın emi.

irre

* Bu yazı depresif bir ruh hali içerisinde hiç düşünülmeden yazılmıştır. İlerde biri "aaa bak o zamanlar ne yazmışsın" derse tanınmama hakkına sahiptir. Ne de olsa internet koca bir derya, kim ispatlayabilir bunu benim yazdığımı.
Ben kimim ki acaba?
 
posted by Irreducible at 11:38 ÖS | 1 comments
Pazartesi, Mart 12, 2007
Pek hareketli bir haftasonu geçirdim bu hafta..Belliydi gerçi böyle olacagı..Önce güzelliklerden bahsedelim biraz..

Cumartesi günü ufak kuzenimin elinden tutup, Odtü'de sergilenmekte olan Da Vinci'nin icatları sergisine gittim..Bizim ufaklıkla olan ilk dışarı maceram oldu bu..Çocuk da şaşırdı gerçi, benden böyle bir teklif gelmesini beklemiyordu, altında bir çapanoglu aradı ama içimden geldi cidden :) Biraz geç gitmemizden dolayı acayip bir sırayla karşılaştık..Ben sırada beklerken bizim ufaklık o arada minik arkadaşlarıyla, Odtü'nün içindeki derelerden gelen sulara taş attı, koşturdu, zıpladı, hopladı..1 saatlik bir bekleyişin ardından sergiye girdik..Açıkcası daha farklı şeyler hayal etmiştim, ama biraz hafif kaçtı çogu şey..Kuzenim açısından verimli bir sergi oldu, en azından vizyonu genişlemiştir çocugun, ilerde abisi gibi mühendis adayı filan olur bakarsınız :)

Pazar günü Ankara'da oynanan Beşiktaş-Ankaragücü maçına gittik..Zaten gitmesek şaşılırdı..İçimde stada girmeye dair pek bir istek yoktu açıkcası, maçtan önce piyasa turlarını atıp evin yolunu tutmayı planlamıştım ama ortama girince girmemek olmaz dedik..Maç boyu karşılıklı atışmalar, koltuk yagmuru, polis müdahalesi falan derken pek eglendik..Maçı zar da osla 1-0 aldık..Golden sonra zaten iyice koptuk hayattan..Maç sonunda 1 saat kadar stad içinde bekledildik..O arada akıllara zarar sahneler yaşandı, ne yazık ki çekemedik kameraya :) Hayatımda görmedigim kadar polisi bir arada gördüm bu maç sayesinde..Bizim eve kadar aralıklı olarak Çevik Kuvvet vardı resmen..Varın gerisini siz düşünün..

Şimdi yeni haftanın ilk gününü yedik..Afiyet olsun, yine bekleriz..
 
posted by Irreducible at 10:39 ÖS | 1 comments
Perşembe, Mart 08, 2007
Sevgili ve de saygıdeger blogger insanları ve insancıkları öncelikle bilmem kaçıncı kez merhaba diyorum hepinize..Bir heves ve zaman geçirme aracı olarak başlayan blog yaşantım şimdiye kadar, genellikle kesintilere uğrayarak devam etmekte..Aralara serpiştirilen 2-3 aylık boşluklar neticesinde, buraları başıboş bıraktım..Bu süre zarfı içerisinde neler mi yaptım?Birazcık bahsedeyim bari de bir yeriniz düşmesin meraktan :P

* Öncelikle aylar önce yazmış olduğum yazıdan da anlayacağınız gibi kıdemli stajyer kimligime geri kavuştum..Neredeyse iki aydır staj yapmaktayım ve çok sıkıldım..Okulumu bile özledim(düşünün ne kadar sıkıldığımı)..Stajyer şahsiyet olarak yaptığım en verimli şey oturmak oldu heralde..Önüme konulmuş olan bu bilgisayarın başına yerleşen bendeniz, bilimum dizi ve filmi izledi şirkette(inşallah şirketten birileri okumaz:))..Bolca internette takıldı, kendi kendine birşeyler öğrenme hevesine kapıldı, biraz kurcaladı, biraz saçmaladı ama herkes tarafından sevilen bir ufak stajyer görünümünü bozmadı..Şirketteki insanların katılımıyla yapılan halı saha maçlarının yıldız ismi bile oldu, o derece aktif rol aldı şirkette :)

Ha hiç işe yaramadın mı diye soranlar olabilir..Az da olsa ufak tefek işlerde yardımımız dokundu insanlara..Ama mesleki anlamda tatmin etmediği için gönülsüzce yaptım çoğu işi..Tam bir şeyler öğrenecez, yaşasın diyecekken şirketteki gizlilik prensibinden dolayı çok hızlı bir kararla, laboratuvar ortamından uzaklaştırıldım..Pek bir içerledim başlarda bu durumu, laboratuvara girmemi yasaklayan güvenlik müdürünü tenhada kıstırıp dövmeyi bile geçirdim kafamdan, ama sonra yaşına hürmeten vazgeçtim bu hareketten :) Zaten o günden sonra küstüm ve bilgisayar başına geçtim..Bu kaderi ben seçmedim yani :)

* Stajda olmanın ve 3. sınıfa gelmiş olmanın vermiş olduğu yaşlılık hissiyle beraber kendimi gençleştirme operasyonuna giriştim bu sürede..Bir arkadaşla birlikte gözümüzü karartıp, mini boy olan göbeklerimizi hafiften yokedip, biraz da saglıklı yaşam standartlarına ulaşmak adına fitness salonuna yazıldık..Eşofmanları giyinip başladık çalışmalara..İlk günlerden sonra öldük, bittik diye düşünürken şu an gayet zinde hissediyorum kendimi :P Vücut hamlığı bir kenara bıraktı ve kendini toplamaya başladı yavaş yavaş..İnşallah kendimizi kaybetmeyiz ve süreklilik sağlayabiliriz..Gerçi spordan çıkıp kebapçıya gitmeye başlayacagımız günler yakındır :)) Madem spor yapıyoruz, yediğimize içtiğimize de dikkat edelim değil mi ama..

* Bir ara düzenli olarak kitap okumaya başladım ama üzülerek söylüyorum ki arkası gelmedi :( Canım kitap okumak istiyor ama ne yazık ki zaman bulamıyorum..Bulsam da yorgunluktan, uykusuzluktan dolayı erteleyip duruyorum..Ama bu işe bir dur demek için tekrar kolları sıvıyorum, akşama "Cin Ali ve Topaçı" adlı başucu eserini edinerek başlıyorum..

* Son bir haftadır şiddetli boyun, omuz agrısı çekiyorum..Bir sabah uyandığımda kendini 4.5 şiddetinde deprem gibi hafiften hissetiren bu agrı, gün geçtikçe artçı şokların da desteğiyle şiddetini arttırdı..Oturamaz, yatamaz, saga sol dönemez hale geldim resmen..İlaç içmeye karşı olan beynimin direktifleriyle hiç bir ilaçtan yardım istemedim..Pomatlarla, yumuşatıcılarla geçirmeye kalktım agrıları..Fakat ne yazık ki baskılara dayanamayıp şirketteki bir ablamızın vermiş oldugu ne idügü belirsiz bir ilacı içtim..Evet itiraf ediyorum içtim..Peki ne mi oldu, boyun agrılarım azaldı ve şu an neredeyse geçti..Tabi bunda ani hareketler yapmamın ve boynumu devamlı sıcak tutmamın da etkisi büyük..

* Anti makyaj görüşü üzerinde ciddi ciddi düşünmeye başladım bu aralar..Sokakta ve bilgisayar ekranlarında görmüş olduğum allı pullu kızlarımızı görünce nedense hayata karşı içimdeki bütün sevgi kelebekleri uçtu gitti..Nedir bu fazla makyaj yapma arzusu anlayamadım..Orta dereceli bir makyaj güzel durabiliyor, insanı bakımlı kılabiliyor ama yüzünde 1 kilo pudra süren kızlarımız pek bir itici geliyor bana..Gerçi kızlarımızın umrunda mı bana itici gelmeleri orası ayrı bir sorgu konusu :)

* Şimdilik bu kadar olsun, arayı uzatmamak kaydıyla görüşmek üzere..Yavaş yavaş peşinizdeyim..
 
posted by Irreducible at 11:05 ÖÖ | 2 comments
Pazartesi, Ocak 22, 2007
Haftalar önce Safranbolu ve Amasra'ya gitmiştik okul gezisiyle..Güya o zamanlar bir şeyler yazacaktım bu geziyle ilgili ama işlerin yogunlugundan(??!!) dolayı yalan oldu yazı..Sadece taslak aşamasında, resim halinde bekledi bazıları..Aslında daha güzel fotograflar çekmiştim ama koymaktan vazgeçtim onları, kıskanmasın insanlar diye :)

İşte fotograf fotograf kısa bir gezi turu;




 
posted by Irreducible at 11:19 ÖS | 3 comments
Cuma, Ocak 12, 2007
Evet sevgili ve sevgisiz arkadaşlarım tekrardan uzun bir stajla baş başa kaldım..Salı gününden beri adını gizli tuttugum bi üretim kuruluşunda stajyer bir kişilik olarak çalışmaktayım..Cuma gününün gelmesini bekledikten sonra kendimi iki gün boyunca dinlenip, yatacagım odama attım ve bilgisayar başına geçtim :) Pek yoruldum bu hafta pek..Şimdi kısaca özet geçeyim;

Salı günü sabah beni yoldan alacak olan servisi beklemeyle başladı herşey..7.45'de gelmesi planlanan servisimiz saat 8'de geldi..O arada olan bana oldu ve parmak uçlarıma kadar dondum..İlk gün oldugu için bütün bakışları üzerimde topladım, hemen bi köşeye geçip oturdum..Fabrikaya varınca okuldan benimle beraber staj yapacak olan diger elemanı lobide beklerken buldum..Beni hemen üretim bölümüne verdiler fakat o biraz şanssız oldugu için bütün günü dışarda oturarak bekledi :)) Üretime gidince möhendis abla ve abilerimle tanıştırıldım..Sonra kendi bölümümdeki herkesle bi kısa tanışma faslı yaşayıp önüme konan Schematic'lerle sarsıldım..Sıkıla pıkıla çogunu kontrol ettim..Saat 10'da çay molası ve pogaça servisinden yararlandım :P O aralarda ortamı koklayarak insan analizleri yaptım..Sonra gün içinde bi oda verdiler bana, tam da Üretim Müdürü ve Planlama Müdürünün karşısında :/ Hele ki Planlama Müdürü evlere şenlik biri, iki dakika susmayı becerirse maaşımdan kesinti bile yapmalarına razıyım :)

Neyse efendim ikinci günden itibaren ortamın eski ablaları abileri beni himayeleri altına aldılar hemen..Onların yanında durup izleyerek, muhabbet ederek ve onlarla birlikte gezerek bir sürü insanla tanıştım..Tabi o kadar çok gizli ve kapalı kapı var ki tanışmadıklarımızın sayısı çok çok daha fazla..Arada minik minik hamallık işlerini üstüme yıktılar, Allahtan yıktılar çünkü sıkıntıdan ölmem an meselesiydi boş durmaktan..

Sonraki iki gün içerisinde ortama hemen adapte oldum..Yemekler de biraz tanıdık, tanımadık sıkıntısı yaşıyoruz ama onu da aşmak için çabalarım var..Bugün insan kaynakları bizim masaya oturup nasıl gittigini kontrol ettiler, keşke insan kaynaklarında staj yapsam dedim konuşkan insanları görünce :) Hoş beşlerle geçen günün ardından akşama dogru bilgisayarlarımız geldi :) Gerçi tam istedigimiz gibi degil ama sevecen yetkili ablamızla konuşmam sonucunda boş zamanımızda bi format ataraktan, yükünü azaltacaz bilgisayarın..Ayrıca şirketteki bütün ablalar çok sevecen o yüzden ayrı bi kolay oluyo alışmak :)

Şimdi gelecek haftayı bekliyorum, bekle beni iş hayatııı!!!

Ama önce haftasonu tatili :D
 
posted by Irreducible at 7:59 ÖS | 3 comments
Cuma, Aralık 29, 2006

Şu yukarda görmüş olduğunuz notları İngiltere kralı, rahmetli başkan Kennedy, taçsız kral Pele, kaleci Schumaer, kaleci Mayer bile alamadı arkadaş..Bu dönemin hazin sonu işte yukardadır..Çalışmamanın sonucu böyle olur gençler, aman siz bana benzemeyin sonra üzülürsünüz..Ama burdan şu notları veren hocalarıma da iki çift kelamım olacak..Bre öğrenci düşmanları, hiç bişey öğretmiyosunuz, koca koca kitapları kendimiz çözüyoruz, sonra bi de kalkmış ortalamaya DD veriyosunuz..Ohh ne ala, seneye görüşürüz sandıkta hocalarım..Bu sene verdik anketlerde A'ları size, seneye hepinizi bırakacam kısmetse!(Bu bir açık tehdittir, isteyene gider hiç farketmez!!)

Bunun yanında bugün alışverişe çıktım, staj öncesi hazırlık da diyebiliriz buna :) İlk günlerde temiz ve düzenli çocuk olarak gidelim işe, sonra salarız zaten yelkenleri :) Bayagı gezdik arkadaşla bu vesileyle..O magaza senin, bu magaza da senin girdik çıktık 5-10 yere..Beğene beğene, ala ala şunları aldım naçizane :P

Renklerin kardeşliği adına, dırı dırı dırı :S

Birileri benim için gömlek giyemez mi dedi??Aslında doğru hiç sevmem gömlek giymeyi ama aldık severekten, inşallah sabah uyandığımda da aynı sevecenlikle yaklaşırım gömleğe karşı :)

Pek bi sevdiğim kotum vardı, ne yazık ki kendilerini kullanılamaz hale getirdim, sagını solunu sökerek, delerek..Gerçi bu sene kışın kot giymeyecektim güya, üşütüyo diye ama yenik düştük yine..Kadife pantolonlara inat, forza kot..

*** Ha bi de babama bi triko kazak aldım ama göbeginden dolayı olmadı :( :)

 
posted by Irreducible at 8:05 ÖS | 2 comments
Salı, Aralık 19, 2006
Bayağıdır blog işine girecek zaman ve güç yoktu bende..Halen de pek güç yok..Mativasyonu bitmiş bir karınca gibi, gidip geliyorum hayatın içinde..Yat, kalk, çalış, ye, yat, kalk, çalış, ye, yat, kalk....

Heralde son 2-3 ayım tamamen böyle geçti..Uykusuzluk, yorgunluk, hayatın tamamına yansıyan bi sıkıcı pazar günü sendromu, pijamalı bi adam, sakallar bi uzun, bi kısa..Yatak hiç toplanmamış..Nabız zayıf, küçük tansiyon bile büyümüş koca adam olmuş, depresyonlara giriyor..Özetlemek gerekirse;

Tribün bitik, zevk yok..
Ankara gri, tat yok..
Telefon açık, arayan yok..
Alkol çok, içen yok..
Sevda sinemalarda, matinesi yok..

İşte böyle bi hava içerisinde koca bir dönemi yedim, bitirdim..Son 2 finalim kaldı..Onlardan da umudum yok..Bütün derslerden DD'leri topladık sanırım..Ekstra bi puan filan vermelerini bekliyorum artık hocaların bu gayretlerim için :) Ortalama ayaklar altında..Gelen bi tekme vurup geçiyor resmen, intikam alacak dermanımız yok..

Blog adresini değiştirecektim aylar öncesinde..Bişey bulamadım yazacak, o kadar soyutlanmışız ki herşeyden, kullandığımız kelimeler bile sabitlenmiş..Dejavularla ayakta duruyoruz..Hadi özgün olsun biraz dedik..Düşün düşün derken, en sevdigim baglar geldi aklıma..Yan çarpraz bağlar..Şimdilik kopuk bağlarımız..Sezonu kapattık..

Aman doktor canım cicim doktor..
Derdime bir çareeeeeeeeeeeeeee..
 
posted by Irreducible at 2:04 ÖS | 3 comments